Ana içeriğe atla

ALMAN VERGİ SİSTEMİNDE VERGİ KAÇAKÇILIĞI SUÇU VE PİŞMANLIK MÜESSESESİ


Ülkemizde yürürlükte bulunan 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ile birçok yönüyle benzerlik gösteren Alman Vergi Usul Kanunu, mutlaka irdelenmesi gereken birtakım farklı hüküm ve uygulamaları ihtiva etmektedir. Bu bağlamda Kanun’daki vergi suç ve cezalarına ilişkin düzenlemeler özellikle dikkati çekmektedir. Öte yandan Alman Vergi Usul Kanunu’nun 371’inci maddesinde vergi kaçakçılığında kendi kendini ihbar etme müessesesi öngörülmüştür. Son yıllarda Alman kamuoyunun yakından tanıdığı kimseler hakkında vergi kaçakçılığı suçundan dolayı birtakım soruşturmalar açılmış, bu sayede kaçakçılık suçu ve kendi kendini ihbar düzenlemeleri kamuoyunda en çok tartışılan konular arasına girmiştir.

Anahtar Kelimeler: Alman Vergi Usul Kanunu, Vergi Kaçakçılığı Suçu, Kendi Kendini İhbar Müessesesi, Uli Hoeness, Pişmanlık Hükümleri


İlgili Kanun Sayısı/Kısaltılmış Adı
İlgili Kanun Maddesi
213 / VUK
Md. 359,  Md. 371


1.  GİRİŞ
Birçok Alman vatandaşının vergi vermemek için parasını yurt dışına kaçırması, son yıllarda Almanya’da en çok gündeme gelen konular arasında yer almaktadır. 2013 yılı içerisinde başlatılan soruşturma sonucunda Almanların ünlü futbol kulüplerinden FC Bayern Münih’in Başkanı Uli Hoeness’in vergi kaçırmak suçundan yargılanmasına karar verilmiş, savcı Achim von Engel tarafından hazırlanan iddianamede Hoeness'in toplam 3,5 milyon Avro vergi kaçırdığı, 33 milyon Avro’luk geliri beyan etmediği ve mali işlemlerden zarar ettiğini beyan ederek 5,5 milyon Avro menfaat sağladığı iddia edilmiştir. Uli Hoeness ise hakkındaki iddiaları kabul ederek 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmış ve 2014 yılı Haziran ayı başında Landsberg cezaevine konulmuştur.[1]
Ülkemizde yürürlükte bulunan 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ile birçok yönüyle benzerlik gösteren Alman Vergi Usul Kanunu, mutlaka irdelenmesi gereken birtakım farklı hüküm ve uygulamaları da ihtiva etmektedir. Bu bağlamda Alman Vergi Usul Kanunu’ndaki vergi suç ve cezalarına ilişkin düzenlemeler özellikle dikkati çekmektedir. FC Bayern Münih’in başkanı Uli Hoeness’in vergi kaçakçılığı suçundan dolayı hapis cezasına çarptırılmasından sonra, vergi suç ve cezalarına ilişkin düzenlemeler 2014 yılı boyunca Almanya’da en çok tartışılan konulardan biri olmuş, bu olaydan sonra Alman Federal Meclisi, Vergi Usul Kanunu’ndaki cezai müeyyidelerin daha da ağırlaştırılması ve somutlaştırılması için çalışmalara başlamış ve vergi kaçakçılığı suçunda “kendi kendini ihbar” müessesesi ile ilgili olarak 2015 yılı başından itibaren geçerli olacak birtakım yasal düzenlemeleri kabul etmiştir. Alman Vergi Usul Kanunu’nda yer alan vergi kaçakçılığı suçu, kendi kendini ihbar müsessesi düzenlemeleri, 2015 yılı itibariyle yürürlüğe giren yasal düzenlemeler ve bunların Uli Hoeness Olayı bağlamında ülkemizdeki yasal düzenlemeler ile karşılaştırılması, makalemizin konusunu oluşturmaktadır.

2.  GENEL OLARAK ALMAN VERGİ USUL KANUNU
Avrupa Birliği’nin lokomotif ülkesi konumunda bulunan Almanya Federal Cumhuriyeti’nde hali hazırda yürürlükte bulunan Vergi Usul Kanunu (Abgabenordnung), Alman Vergi Sistemi’nin temelini oluşturmaktadır. 1919 yılında yürürlüğe giren ve “İmparatorluk Vergi Usul Kanunu” olarak adlandırılabilecek “Reichsabgabenordnung”, yerini 1977 yılında Abgabenordnung’a bırakmıştır.[2] Almanya’nın federatif bir devlet yapısına sahip bulunması dolayısıyla Alman Vergi Usul Kanunu da federasyon genelinde geçerli hükümleri barındırmaktır. Bunun yanında eyaletlerin de federasyon kanunlarına aykırılık teşkil etmeyecek şekilde düzenleme yapma yetkileri bulunmakta ve genel hukuki uygulamalar konusunda eyalet bazında farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Almanya Federal Cumhuriyeti Anayasası’nın 105’inci maddesine göre; gümrük ve tekel vergileri konusunda yasama yetkisi Federasyon’a aittir. Eyaletler ise bölgesel federal yasayla düzenlenen vergilerle aynı cinsten olmayan tüketim ve sarf vergileri konusunda yasama yetkisine sahiptirler. Aynı şekilde eyaletler gayrimenkul alım vergisinde de vergi oranını belirleme yetkisine sahiptirler. Gelirleri tamamen veya kısmen eyaletlere ve belediye ile köylere ait olan vergiler konusundaki federal yasalar, Federal Konseyin onayına bağlıdır.[3]


Almanya’nın federatif bir devlet yapısına sahip bulunması dolayısıyla Alman Vergi Usul Kanunu da federasyon genelinde geçerli hükümleri barındırmaktır.

Öte yandan Alman vergi sisteminde yer alan uygulamalar Avrupa Birliği üyeliği dolayısıyle Birlik içinde geçerli uygulamalarla  uyum içerisindedir. Nitekim Alman Vergi Usul Kanunu’nun “Uygulama Alanı” başlıklı 1’inci maddesinde; Kanun hükümlerinin gerek federasyon gerek eyaletler düzeyinde geçerliliğinin bulunduğu ve Avrupa Birliği kanunlarındaki özel hükümlerin saklı olduğu hükmü yer almaktadır. Kanun’un 2’inci maddesiyle de Kanun hükümlerinin geçerliliği bakımından uluslararası anlaşmalara öncelik tanınmıştır.

3.  ALMAN VERGİ USUL KANUNU’NDA VERGİ KAÇAKÇILIĞI

Alman Vergi Usul Kanunu’nun 369 ile 376’ncı maddeleri arasında vergi suç ve cezalarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş, cezaların genel uygulama esasları ve müeyyideler tek tek sayılmış, bunların dışında kalan ve vergi kanunlarıyla ilgili birtakım suçlar da Alman Ceza Kanunu’nda (Strafgesetzbuch) düzenlenmiştir. Örnek vermek gerekirse, “Vergi Mahremiyetinin İhlali” suçu Alman Ceza Kanunu’nun 355’inci maddesinde, ayrı bir suç olarak düzenlenmiş ve müeyyidelendirilmiştir. Buna karşın 213 Sayılı Kanun’un 362’inci maddesindeki “Vergi Mahremiyetinin İhlali” suçu Türk Ceza Kanunu’nda ayrı bir suç olarak düzenlenmemiş olup, Kanun’un “Ticarî Sır, Bankacılık Sırrı Veya Müşteri Sırrı Niteliğindeki Bilgi Veya Belgelerin Açıklanması” başlıklı 239’uncu maddesi uyarınca cezalandırılmaktadır. Alman Vergi Usul Kanunu’nun 369’uncu maddesinde; vergi kanunlarında aksi belirtilmedikçe Alman Ceza Kanunu genel hükümlerinin vergi suç ve cezaları için de geçerli olacağı belirtilmiştir. Ülkemizde ise Türk Ceza Kanunu’nun 5’inci maddesi hükmü uyarınca ceza kanunu genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanmaktadır.
Alman Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesinde “Vergi Kaçakçılığı” suçu düzenlenmiş olup, bu suçu teşkil eden fiiller sayılarak bunlara tekabül eden yaptırımlara yer verilmiştir. Maddeye göre; vergi ziyaına sebebiyet verecek veya haksız bir vergisel avantaj sağlayacak şekilde kasıtlı olarak; yanlış, yanıltıcı veya gerçeğe aykırı beyanname veren, hukuka aykırı davranışlarla kazançlarıyla ilgili faaliyetleri hakkında vergi idaresinin bilgi edinmesini engelleyen, vergi kanunlarında uygulaması öngörülen vergi pulları veya işaretlerini görevlerine ve hukuka aykırı bir şekilde tatbik etmeyi ihmal edenler, 5 yıla kadar hapis cezası veya para cezası ile cezalandırılmaktadır. Maddede ayrıca vergi kaçakçılığı suçunu teşkil eden fiillere teşebbüs edilmesinin de cezai müeyyideyi mucip olduğu hüküm altına alınmıştır. Maddede vergi kaçakçılığı suçunun özellikli halleri de sayılarak, suç teşkil eden fiillerin nitelikli halleri için daha ağır bir müeyyide öngörülmüştür. Buna göre;
-  Önemli bir miktarda vergi kaybına sebebiyet verilmesi veya haksız birtakım vergisel avantajların sağlanması,
-  Kamu görevlisinin vergi kaçakçılığı suçu kapsamında yetki, görev ve konumunu kötüye kullanması,
-  Kaçakçılık suçunun yetki, görev ve konumunu kötüye kullanma kastıyla hareket eden kamu görevlisinin yardımıyla işlenmesi,
-  Sahte veya tahrif edilmiş belgeler kullanmak suretiyle ödenmesi gereken verginin azaltılması veya haksız yere vergisel avantaj sağlanması,
-  Suçu teşkil eden fiillerin örgüt kapsamında işlenmesi ve bu suretle ödenmesi gereken verginin azaltılması veya haksız yere vergisel avantaj sağlanması,
halinde para cezası öngörülmeyerek, doğrudan bu fiilleri işleyenler hakkında 6 aydan 10 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.
Maddede önemli ölçüde vergi kaybına sebebiyet verilmesine ilişkin herhangi bir tutar belirlemesi yapılmamış, ancak Alman Federal Yüksek Mahkemesi’nin içtihat kararlarında bu tutar 50.000 Avro olarak gerçekleşmiştir.

3.1. Diğer Müeyyideler
Alman Vergi Usul Kanunu’nun 375’inci maddesine göre vergi kaçakçılığı suçundan dolayı en az 1 yıl hapis cezasına çarptırılanlar için ayrıca Alman Ceza Kanunu’nun 45’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre 2 yıldan 5 yıla kadar kamu hizmetlerinde görev alma yasağı getirilmesi veya seçilme haklarından mahrum bırakılması bakımından mahkemeler yetkili kılınmıştır. Ayrıca kendini ihbar müessesinde geçmiş yıllara dönük yıllık % 6 vergi kaçırma faizi uygulanacaktır.
         3.2. Zamanaşımı
Alman Vergi Usul Kanunu, kaçakçılık suçunun nitelikli halleri için cezai takibat zamanaşımı süresinin belirlenmesini de Ceza Kanunu’na bırakmamıştır. Kanun’un 376’ncı maddesine göre 370’inci maddenin üçüncü fıkrasında sayılan özellikli hallerde 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Ancak mükellef hakkında dava açılması ve keyfiyetin mükellefe bildirilmesi halinde zamanaşımı süresi kesilecektir.  
3.3. İhmali Olarak İşlenen Vergi Kaçakçılığı Suçu
Alman Vergi Usul Kanunu’nda kaçakçılık suçuyla ilgili olarak kasıt suçu ve ihmal suçu ayrımının yapıldığı görülmektedir. Kanun’un 378’inci maddesine göre; 370’inci maddenin birinci fıkrasında tanımlanan suç “kasten” işlenmeyip, “ihmalen” işlenirse, hürriyeti bağlayıcı bir müeyyideye muhatap olunmayacaktır. Maddeye göre vergi kaybının ihmalî olarak meydana getirilmesi 50.000 Avro tutarında idari para cezasını gerektiren bir suçtur. Ancak Kanun’un “Kendi Kendini İhbar” başlıklı 371’inci maddesindeki şartlar dahilinde beyannamelerdeki gerçeğe uygun olmayan bilgileri düzelten, eksik bilgileri tamamlayan ve ziyaa uğratılan vergiyi öngörülen makul bir süre içerisinde ödeyen mükelleflere para cezası kesilmeyecektir. Bu madde kapsamında kesilecek para cezaları için 5 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
3.4. Vergi Kaçakçılığı Suçunun Diğer Uygulama Alanları
Alman Vergi Usul Kanunu, gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimleri de kapsamaktadır. Bu bağlamda Almanya’da vergi kaçakçılığı suçunun konusunu oluşturan malların ithalatı, ihracatı ve transit ticareti Kanun’la yasaklanmıştır. Öte yandan kaçakçılıkla ilgili hükümler; AB üyesi diğer devletler, Avrupa Serbest Ticaret Birliği’ne (EFTA) üye ülkeler veya EFTA'yla ticari ilişki kuran devletlerle Almanya arasında gerçekleşen ticari işlemler bakımından ithalat ve ihracat vergileri için de geçerlidir. 1960 yılında kurulan EFTA’nın hali hazırdaki üyeleri Norveç, Lihtenştayn, İsviçre ve İzlanda’dır. Türkiye, Meksika, Mısır, Şili, Makedonya ve Güney Kore gibi ülkeler de özel anlaşmalarla EFTA ile ticari ilişki içindedirler.[1] Ayrıca Kanun’un kaçakçılık suçuyla ilgili hükümleri; Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yayımlanan Özel Tüketim Vergisi Genel Sistemi adlı 16 Aralık 2008 tarih ve 2008/118/EG sayılı Direktifin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan enerji ve elektrik akımı, alkol ve alkollü içecekler ile tütün ürünleriyle ilgili olarak da geçerlidir.

Bilindiği gibi 213 Sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimler Kanun kapsamı dışındadır. Bu vergi ve resimlerle ilgili olarak 4458 sayılı Gümrük Kanununun 242’nci maddesi hükümleri uygulanmaktadır. Yukarıdaki düzenlemeler Alman Vergi Usul Kanunu’nda vergi kaçakçılığı suçunun ülkemizdeki uygulamadan farklı olarak uluslararası ticari işlemler yönünden de ele alındığını göstermektedir.

4.  KENDİ KENDİNİ İHBAR MÜESSESESİ
Alman Vergi Usul Kanunu’nun 371’inci maddesiyle Alman kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılan vergi kaçakçılığında kendini ihbar etme müessesesi getirilmiştir. Buna göre işlediği vergi kaçakçılığı suçuyla ilgili olarak daha önce vergi idaresine yanlış veya gerçeğe aykırı beyannamesini düzelten, beyannamedeki eksik bilgileri tamamlayan veya göz ardı edilmiş hususları düzelten kimseler bu fiillerinden dolayı Kanun’un 370’inci maddesine göre hapis cezasıyla cezalandırılmayacaklardır.
Aşağıda yazılı sebeplerin varlığı halinde, mükelleflerin kendilerini ihbar etmek suretiyle hapis cezasından kurtulmaları söz konusu olmayacaktır.
·  Eksik, yanlış veya gerçeğe aykırı beyanların düzeltilmesi, tamamlanması veya gerçeğe uygun hale getirilmesinden önce;
ü  İlgili dönemler ve vergi türlerinde vergi incelemesi yapılacağının mükellefe veya temsilcisine duyurulması/tebliğ edilmesi.
ü  Mükellef veya temsilcisi hakkında cezai takibat başlatılması ve keyfiyetin ilgilisine tebliği. (Ancak bu durum cezai takibatın ilgili olduğu vergi türü ve dönemiyle sınırlıdır. Diğer dönem ve vergi türleri için yine bu müesseseden faydalanılabilir.)
ü  Mükellefin gerçeğe aykırı beyanname verdiğinin vergi idaresi tarafından somut delillerle tespit edilmesi ve bu durumun mükellefçe bilindiğinin ispatı.
Kendi kendini ihbar müessesesi kapsamında cezaya muhatap olunmaması, kişinin kendi yararına/menfaatine olarak kaçakçılığa konu ettiği vergi miktarını makul bir süre içerisinde ödemesi halinde mümkün olabilir. Diğer taraftan Kanunun ilgili maddesine 2011 yılında yapılan eklemeyle, kendi kendini ihbar uygulamasına ilişkin bir parasal sınır getirmiştir. Buna göre; 370’inci maddenin birinci fıkrası uyarınca kayba uğratılan vergi veya haksız iade/avantaj miktarı, her bir fiil için 50.000 Avro’yu aştığı takdirde kendi kendini ihbar hükümleri uygulanmaz. Ancak Kanun’un 398/a maddesinde 50.000 Avro’luk sınır nedeniyle kendi kendini ihbar müessesesinden yararlanamayanlara, verilen süre içerisinde kaçırılan vergi tutarının % 5 fazlasıyla hazineye ödenmesi şartıyla vergi suçundan dolayı cezai takibat yapılmayacağı hüküm altına alınmıştır. Burada ayrıca yıllık % 6 oranında vergi kaçırma faizi de uygulanacaktır.
Özetle Alman Vergi Usul Kanunu’nun 371’inci maddesi çerçevesinde hapis cezasına muhatap olunmaması için;
-      Düzeltme beyannamesi verilmesi,
-      Öngörülen süre içerisinde ödeme yapılması,
-   Kaçakçılık suçu Kanun’un 370’inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında işlenmiş ise, suç konusu eylemin öngörülen parasal sınırı ihlal etmemesi,
-  Suç konusu eylemin öngörülen parasal sınırı ihlal etmesi durumunda Kanun’un 398/a maddesindeki şartların yerine getirilmesi,
-   Yukarıda sayılan ve kendi kendini ihbar hükümlerinin uygulanmasını engelleyecek başkaca herhangi bir hususun bulunmaması,
gerekmektedir.
Kendi kendini ihbar müessesesinde temel olarak aşağıdaki gereklilikler yerine getirilmelidir.
-     Vergi kaçıranın adı, soyadı ve adres bilgileri ile bu kaçakçılığa iştirak etmiş kişilerin vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir.
-   Mümkün olduğu ölçüde gerekçeleriyle birlikte verginin hangi suretle kaçırıldığının açıklanması gerekmektedir.
-    Vergi kaçakçılığının hangi vergilendirme döneminde gerçekleştirildiğinin belirtilmesi gerekmektedir.
-     Fiille ilgili tanıklar ve kanıtlar belirtilmelidir.
   5.  ULİ HOENESS OLAYI ÖNCESİ VE SONRASINDAKİ GELİŞMELER
5.1. Kritik Yıllar: 2008 ve 2011
2 Aralık 2008 tarihinde Alman Federal Yüksek Mahkemesi (Bundesgerichthof) tarafından aşağıdaki sonuçları ihtiva eden bir içtihadı birleştirme kararı alınmıştır.[1]



Bu karara göre:
·  50.000 Avro’ya kadar olan vergi kaçakçılıklarında mahkemeler para cezasına hükmedebilir. Bu durumda vergi kaçırma fiilini işleyen kişi hapis cezasına muhatap olmayabilecektir.
·    50.000 ile 100.000 Avro arasında bir tutarda vergi kaçakçılığı söz konusu olursa para cezasına veya hapis cezasına hükmedilmesi konusunda mahkeme seçme yetkisine sahiptir. Hapis cezasına hükmedilmesi halinde, bu müeyyide denetimli serbestlik müeyyidesine tahvil edilebilecektir.
·    100.000 ile 1 Milyon Avro arasında bir tutarda vergi kaçakçılığı söz konusu olursa hapis cezasıyla beraber para cezasına da hükmedilecektir. Burada da denetimli serbestlik söz konusu olabilecektir.
·     1 Milyon Avro’dan fazla vergi kaçakçılığı için hapis cezası yanında para cezası da verilmekle birlikte, denetimli serbestlik hükümleri uygulanmayacaktır.
·    Verilen düzeltme beyannamesine istinaden kaçırılan verginin ödenmesi yanında yıllık %6 faiz ödemesi de gerçekleştirilecektir.
2010 yılında ise Alman Federal Meclisi tarafından vergi kaçakçılığı ve kara para aklama suçuyla mücadele konuları kuvvetli bir biçimde ele alınmış, meclis tarafından yapılması planlanan düzenlemeler kamuoyuna yansıdığında, kendi kendini ihbar düzenlemesinde çok kritik değişiklikler yapılacağı ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı anlaşılmıştır. Nitekim yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesinden önce 2010 yılında yaklaşık 26.000 vergi mükellefi vergi kaçırdıklarını Maliye Bakanlığı’na ihbar etmiştir. 2 Mayıs 2011 tarihinde yayımlanan “Kara Para Aklama ve Vergi Kaçakçılığıyla Mücadele Kanunu” (Gesetz zur Verbesserung der Bekämpfung der Geldwäsche und Steuerhinterziehung) ile kendi kendini ihbar müessesesine fiil başına 50.000 Avro’luk bir sınır getirilmiş ve bu müessesenin istismar edilmesinin önüne büyük bir engel konulmuştur. Buna göre Kanun’un 370’inci maddesinin birinci fıkrasındaki kaçakçılık suçunu teşkil eden fiilin 50.000 Avro’luk tutardan daha fazla bir vergi kaybına sebebiyet vermesi halinde kendini ihbar ederek hapis cezasından kurtulma imkânı kullanılamayacaktır. Ancak Kanun’un 398/a maddesindeki şartlar yerine getirildiği takdirde, vergi kaçakçılığı suçu nedeniyle mükellefler cezai takibata tabi tutulmayacaktır.
5.2. Uli Hoeness Olayı Sonrasındaki Gelişmeler
2013 yılında vergi kaçakçılığı şüphesiyle FC Bayern Münih başkanı Uli Hoeness hakkında soruşturma başlatılması Alman kamuoyunda vergi kaçakçılığı suçuyla ilgili bir farkındalık meydana getirmiş, 2010 yılında olduğu gibi kendi kendini ihbar müessesesine olan rağbet artmış ve 2014 yılının ilk altı ayı itibariyle 22 bin 600 kişi vergi kaçırdığı gerekçesiyle kendi kendini ihbar etmiştir. Bir önceki yılın aynı döneminde ise bu rakam sadece 9 bin 200 ihbarla sınırlı kalmıştır. Bu gelişmede Hoeness olayının yanı sıra 2015 yılından itibaren yürürlüğe girmiş bulunan yeni vergi yasasında kendi kendini ihbar koşullarının zorlaştırılmış olması da oldukça büyük bir paya sahiptir. 2010 yılından bu yana vergi kaçırdığı gerekçesiyle kendi kendini ihbar eden yaklaşık 90 bin Alman vatandaşı sayesinde Alman Devleti’nin kasasına 4 Milyar Euro’dan fazla para girdiği belirtilmektedir.[1]

5.3. 2015 Yılı İtibariyle Yürürlüğe Giren Düzenlemeler
Almanya Federal Bakanlar Kurulu’nca hazırlanarak 24/09/2014 tarihinde federal meclise sunulan ve meclis tarafından kabul edilen yasa taslağı[2], kendi kendini ihbar müessesesi şartlarını daha da ağırlaştırmaktadır. 01/01/2015 tarihinden itibaren geçerlilik kazanan düzenlemeler uyarınca, Kanun’un 370/1’inci maddesinin birinci fıkrasına göre kendini ihbar yoluyla vergi kaçakçılığı suçundan dolayı hapis cezası almamak için fiil başına 50.000 Avro olan sınır 25.000 Avro düzeyine çekilmektedir. Kanun’un 398/a maddesi uyarınca parasal sınır nedeniyle kendi kendini ihbar müessesesinden faydalanamayanlar için, öngörülen süre içerisinde kaçırdıkları vergiyi % 5 fazlasıyla hazineye ödemeleri halinde cezai takibat yapılmazken, yasa değişikliğiyle şartlar ağırlaştırılmaktadır.
    01/01/2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere vergi kaçakçılığı suçu ve kendini ihbar müessesesiyle ilgili önemli düzenlemeler yapılmıştır.
Buna göre, 25.000 Avro’yu aşan vergi kaçakçılıklarında cezai takibata muhatap olunmaması için;
·         100.000 Avro’ya kadar gerçekleşen vergi kaçakçılığında %10,
·         1 Milyon Avro’ya kadar olan vergi kaçakçılıklarında %15
·         1 Milyon Avro’dan fazla olan vergi kaçakçılığında da %20 oranında ceza miktarı ödenecektir.

6.      DEĞERLENDİRME
6.1. Kaçakçılık Suçu
Vergi suç ve cezalarına ilişkin olarak 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nda daha önce yer alan düzenlemeler, Almanya’da hali hazırda yürürlükte bulunan düzenlemelere oldukça benzemektedir. Ancak zaman içinde vergi suç ve cezalarına ilişkin kapsamlı değişiklikler yapılmıştır.  Örneğin mükellef veya sorumlu tarafından kasten vergi ziyaına sebebiyet verilmesi şeklinde tarif edilen “Kaçakçılık” suçu yürürlükten kaldırılarak ilgili madde başlığı vergi ziyaı cezası olarak değiştirilmiştir. Daha önce “Hileli Vergi Suçu”  başlığı altında sayılan ve hapis cezası gerektiren fiiller 359’uncu maddede “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlığı altında yeniden düzenlenmiş, Kanun’da daha önce mevcut bulunan “Kaçakçılığa Teşebbüs” suçu da yürürlükten kaldırılmıştır.

Kanun’un 359’uncu maddesinde kaçakçılık suçunu teşkil edilen fiillere ayrıntılı bir şekilde yer verilerek, bu fiillere karşılık gelen hürriyeti bağlayıcı cezaların sürelerine yer verilmiştir. Buna göre, vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan defter ve kayıtlarda;
-     Hesap ve muhasebe hileleri yapanlar,
-    Gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar,
-  Defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
hakkında “on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına” hükmolunacaktır.
Diğer taraftan defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar da aynı müeyyide ile muhatap olacaklardır. Maddeye göre muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge olarak tanımlanmıştır. Ayrıca varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi de “gizleme” olarak kabul edilecektir.
Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, “üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası” ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yalnızca Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar ise “iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası” ile cezalandırılır.
Yukarıda yer alan yaptırımlar, Kanun’un 371’inci maddesindeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında uygulanmayacaktır. Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında maddede yazılı cezaların uygulanması, vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına da engel teşkil etmemektedir.
Kanun’un 359’uncu maddesindeki fillerin niteliğine bakıldığında, vergi kaçakçılığı suçunun münhasıran Kanunu’na göre muhafaza ve ibraz zorunluluğu olan defter kayıt ve belgelerle ilgili olduğu görülmektedir. Maddede kaçakçılık suçu ayrıca tanımlanmamış ve suç maddede sayılan fiillerle sınırlandırılmıştır. Oysa vergi kaçakçılığı suçuyla ilgili olarak Alman Vergi Sistemi’nde, tıpkı bizim Kanunu’muzda daha önce “Kaçakçılık” suçunun tanımında olduğu gibi “kaçırılan vergiye” odaklanılmış, belirlenen fiillerle kasten vergi ziyaına sebebiyet vermek hapis cezasını gerektirirken, ihmalen vergi ziyaına sebebiyet verilmesi de para cezasıyla cezalandırılmıştır. 
Diğer taraftan vergi kaçakçılığı suçu kapsamında; hesap ve muhasebe hilesi yapmak, ilgisiz kişiler adına hesap açmak, belgeleri tahrif etmek, gizlemek, sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belge düzenlemek veya kullanmak, defter ve belgeleri yok etmek fiilleri, kamu güveni aleyhine ve topluma karşı işlenmiş suçlar olarak kabul edilebilir.  Alman Ceza Kanunu’nda her ne kadar kamusal suçlar ayrı bir bölümde ele alınarak tanımlanmış olsa da, Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen vergi kaçakçılığı suçu da kamusal bir suç gibi ele alınmaktadır. Kaçakçılık suçu kamu görevlisi tarafından da işlenebilmekte ve ayrıca, belli şartlar altında bu suçu işleyenlere 2 yıl ile 5 yıl arasında kamu hizmetlerinde görev alma ve seçilme yasağı getirilebilmektedir. Bilindiği üzere Anayasamızın 73’üncü maddesinde vergi, kamu giderlerini karşılamak üzere yerine getirilmesi gereken bir ödev olarak tanımlanmıştır. Anayasal bir görev olan verginin, kaçakçılığa konu olması bir bakıma kamunun zarara uğratılmasıdır.  Bu bakımdan Vergi Usul Kanunu veya Türk Ceza Kanunu’nda kamu hizmetlerinde görev alma yasağı veya seçilme yasağı gibi müeyyidelerin yer alması, vergi kaçakçılığı suçunun kamusal boyutunun vurgulanması için yerinde olacaktır. Ayrıca Kanun’un 359’uncu maddesinde sayılan fiilleri vergi kaybına neden olacak şekilde işleyenler, kaçakçılık suçu işlemiş kabul edilmeli ve yaptırım uygulanması bakımından meydana getirilen vergi kaybının peşine düşülmelidir.
6.2. Pişmanlık Hükümleri
Vergi Usul Kanunu’nun 371’inci maddesine göre; beyana dayanan vergilerde (emlak vergisi hariç) vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen mükelleflerle bunların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber vermesi hâlinde, haklarında aşağıda şartlar altında vergi ziyaı cezası kesilmez.
1. Mükellefin keyfiyeti haber verdiği tarihten önce bir muhbir tarafından her hangi resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla tevsik edilmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması (Dilekçe veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır.).
2. Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde her hangi bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (Kaçakçılık suçu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması.
3. Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde tevdi olunması.
4. Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlayarak onbeş gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi.
5. Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte haber verme tarihinden başlayarak onbeş gün içinde ödenmesi.
Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde yer alan yaptırımlar, Kanun’un 371’inci maddesindeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirilenler hakkında uygulanmamaktadır. Bir başka ifadeyle vergi kaçakçılığı suçu kapsamında hapis cezası gerektiren fiilleri işleyenler, pişmanlık hükümleri şartları dâhilinde cezaya muhatap olmayacaklardır. Kanun’un ilgili maddesindeki düzenlemeler Türk Ceza Kanunu’nda bazı suçlar için öngörülen “etkin pişmanlık” müessesesi ile benzerlik göstermektedir. Ancak Alman Vergi Usul Kanunu “Kendi Kendini İhbar” müessesesi ile karşılaştırıldığında, Vergi Usul Kanunumuzda pişmanlıkla ilgili herhangi bir parasal sınırın bulunmadığı görülmektedir. Dolayısıyla vergi kaçakçılığı hangi boyutta olursa olsun, pişmanlık müessesesi istismar edilebilir bir hal almaktadır.

        Almanya’da 2015 yılı itibariyle geçerlilik kazanan düzenlemelerde kendi kendini ihbar kolaylığından yararlanılması için belli kaçakçılık suçlarında 25.000 Avro’luk bir sınır konulmuştur. Alman Vergi Usul Kanunu’nun 398/a maddesi uyarınca kendi kendini ihbar kapsamında söz konusu parasal sınır ihlal edildiğinde, ziyaa uğratılan verginin belirli bir oranı kadar para cezası ödenmekte, ayrıca yıllık % 6 faiz uygulanmaktadır. Pişmanlık uygulamasının daha ağır şartlara sahip olması ve mükellefin bu ağır şartları kabul etmesi, suçun manevi yönü bakımından mükellefin gerçekten pişman olduğuna karinedir. Bu bağlamda Türk Vergi Usul Kanunu pişmanlık düzenlemelerine ilişkin olarak kaçırılan vergi miktarına ilişkin parasal sınırlar getirilebilir. Böylece pişmanlık şartları vergi kaçakçılığının boyutuna göre farklılaştırılarak, pişmanlık müessesesinin daha adil bir şekilde uygulanması sağlanabilir.
7.      SONUÇ
Son yıllarda Almanya’da vergi kaçakçılığı suçu ağırlıklı olarak yurtdışına para kaçırma amacıyla kullanılan off-shore hesaplarıyla gündeme gelmekte ve ağır müeyyideleri beraberinde getirmektedir. Almanya’daki muhalefet partilerinin sözcüleri kendi kendini ihbar düzenlemesinin devlet hazinesi için yararlı olduğunu, vergi kaçakçılığı ve kendi kendini ihbar düzenlemelerine dair sert uygulamaların olumsuz sonuçlar doğuracağını, vergi cennetlerinin varlığı sürdüğü müddetçe, kendi kendini ihbar ve benzeri uygulamaların devam etmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Özellikle son yıllarda kendi kendini ihbar müessesesi sayesinde devletin kasasına milyarlarca Avro girmesinin, bu görüşlerin savunulmasındaki en önemli faktör olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Almanya’daki mevcut iktidar bu görüşün tamamıyla karşısında bir yaklaşım sergileyerek, yürürlükteki kendi kendini ihbar düzenlemelerinin dürüst vergi mükelleflerini mağdur ettiği görüşünü savunmaktadır. Nitekim Alman Federal Bakanlar Kurulu’nca hazırlanan ve 2015 yılı itibariyle yürürlüğe girmiş bulunan yasal düzenlemelerin gerekçe metninde; vergi kaçakçılığının önüne geçilmesinde cezai müeyyideler ve kuralların net bir biçimde ortaya konulmasından başka alternatifin olmadığı vurgulanmıştır.

Almanya’daki gelişmeler dikkatle izlendiğinde, kaçakçılık suçu için öngörülen müeyyideler ve kendi kendini ihbar müessesesinin şartları zamanla ağırlaştıkça, paranın kayıt içine girme oranının da arttığı görülmektedir. Almanya’da son yıllarda artan bir şekilde yasal düzenlemelerin caydırıcılık yönü ön plana çıkarılmış, bunun yanında vergi kaçakçılığı suçunun ciddi bir biçimde üzerine gidilerek kamuoyunda farkındalık yaratılmıştır. FC Bayern Münih’in başkanı Uli Hoeness’in vergi kaçakçılığı suçundan hapis cezası almasından daha önce ünlü Alman tenisçi Steffi Graf'ın babası, vergi kaçırdığı gerekçesiyle yaklaşık 4 yıl hapis cezası almış, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde Maliye Bakanlığı yapmış olan Helmut Linssen hakkında da soruşturma açılmıştır.

Kanunlarda yer alan cezalar, bireyleri cezalandırmanın yanında suç teşkil eden fiillerin katlanılması gereken sonucunu ortaya koyarak caydırıcı bir rol üstlenmektedir. Vergi kanunları bakımından cezai uygulamaların caydırıcı fonksiyonunun ihmal edilmesi ve vergi bilinci kapsamında toplumda farkındalık meydana getirilememesi, mükellefleri girift bir şekilde vergi planlaması yapmaya sevk etmektedir. Şöyle ki; mükellefin kaçırdığı vergi, kanunlar uyarınca devlete ödemesi gerekli bir meblağ iken, ödenmediği takdirde mükellefe ilave bir fon sağlamaktadır. Bu türden bir vergi ziyaı, inceleme zamanaşımı süresi içerisinde masrafsız bir fon girişi demektir ve mükellefin incelenmemesi halinde kâr kalemi olarak kabul edilebilir. İncelemeye muhatap olunması halinde ödenecek olan vergi, mükellef için bir maliyet olarak kabul edilemez. Zira bu vergi mükellefin kullanmış olduğu fonun anaparasını teşkil etmektedir. Vergi kaçıran mükellefin -şayet incelenirse- esas maliyeti, vergi ziyaı cezası ve yanında ödenecek gecikme zammı veya faizidir. Vergi kaçırmanın maliyetinin parasal olması, vergi kaçırmayı her zaman mükellef tarafından planlanabilir bir eylem haline dönüştürmektedir. Bu nedenle kamusal boyutunun ortaya konularak, ek yaptırımlarla birlikte ziyaa uğratılan vergiyi merkeze alacak şekilde vergi kaçakçılığı suçunun yeniden ele alınması ve pişmanlık hükümlerinin de buna paralel olarak kaçırılan verginin miktarına göre parasal sınırlar çizilerek düzenlenmesi gerekmektedir.
KAYNAKÇA
1-   Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası (Grundgesetz für die Bundesrepublik Deutschland)
2-   Alman Vergi Usul Kanunu (Abgabenordnung)
3-   Alman Ceza Kanunu (Strafgesetzbuch)
4- Avrupa Birliği Komisyonu 16 Aralık 2008 tarih ve 2008/118/EG sayılı Direktifi (Richtlinie 2008/118/Eg Des Rates vom 16. Dezember 2008)
5-   Vergi Usul Kanunu ile Uygulama Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı (Entwurf eines Gesetzes zur Änderung der Abgabenordnung und des Einführungsgesetzes zur Abgabenordnung)
6-   29. Türkiye Maliye Sempozyumu- Sakarya Üniversitesi Maliye Bölümü, 16-20 Mayıs 2014 - Antalya
7-   Frankfurter Allgemenie Zeitung ve Die Welt Gazeteleri
8-   EFTA Resmi Web Sitesi (http://www.efta.int)
9- Almanya Federal Yüksek Mahkemesi Kararları (Entscheidungen von Bundesgerichtof - http://www.bundesgerichtshof.de)



[1] Karsten Seibel, Die Welt, 12/05/2014 (http://www.welt.de/wirtschaft/article127895284/Selbstanzeigen-bringen-dem-Staat-4-3-Milliarden.html)
[2] Vergi Usul Kanunu ile Uygulama Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı (Entwurf eines Gesetzes zur Änderung der Abgabenordnung und des Einführungsgesetzes zur Abgabenordnung) (http://www.bundesfinanzministerium.de/Content/DE/Downloads/Gesetze/2014-09-24-Aenderung-AO.pdf?__blob=publicationFile&v=3)


[1] Almanya Federal Yüksek Mahkemesinin BGH, 02.12.2008  tarih ve 1 StR 416/08 sayılı kararı (http://www.bundesgerichtshof.de)



[1] EFTA Resmi Web Sitesi (http://www.efta.int)





[1] Frankfurter Allgemenie Zeitung, 10/03/2014 (http://www.faz.net/aktuell/wirtschaft/recht-steuern/beim-steuerprozess-uli-hoeness-millionen-gestaendnis-12839885.html)
[2] Yrd. Doç. Dr. Ali DEĞİRMENDERELİ,  Alman Vergi Sisteminde Vergi İncelemesi, 29. Türkiye Maliye Sempozyumu- Sakarya Üniversitesi Maliye Bölümü, 16-20 Mayıs 2014 - Antalya
[3] Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası (Grundgesetz für die Bundesrepublik Deutschland)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

COVID 19 SÜRECİ FİNANSAL İŞLEMLERE VERGİYİ CAZİP KILIYOR!

COVID 19 SÜRECİ FİNANSAL İŞLEMLERE VERGİYİ CAZİP KILIYOR! Çin’de başlayan ve bütün dünyaya yayılarak küresel ekonomiyi durma noktasına getiren Covid 19 salgını; hemen hemen bütün sektörlere tarihi bir darbe vurdu. Yapılan araştırmalar, pandemi nedeniyle ortaya çıkan bu olumsuz ekonomik durumun bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Bu olumsuz tablo, finansal piyasalardaki oynaklığı artırmış durumda. Ülke yönetimleri, bütçelerini besleyecek yeni gelirler yaratma peşindeyken, bir yandan da sermaye piyasalarında güven ve istikrarı sağlamayı amaçlıyorlar. İşte tam bu noktada, Amerika ve Avrupa’da finansal işlem vergisinin yeniden tartışılmaya başlandığını görüyoruz. Finansal işlem vergisi , 2008 yılındaki küresel ekonomik krizden sonraki süreçte finansal piyasalarda istikrarı sağlamak ve bütçeye bir gelir kaynağı yaratmak adına, oldukça etkili bir enstrüman olarak bir çok ülkede gündeme gelmişti. 2011 yılında, Avrupa Komisyonu’nun hisse senetleri ve tahvillerin tra